Özel mülkiyetteki bir taşınmazın orman kadastrosu sonrasında orman sınırları içine alınması ile orman taşınmazı haline gelir ve özel mülkiyetin getirdiği hiçbir hakkın kullanılamaması gündeme gelir.
Orman kanunu ile, orman tahdit sınırları içine alınır. Bu noktada bu arazilerin kamulaştırması gerekir. Bu kamulaştırmanın yapılmaması halinde kamulaştırmasız el atma gündeme gelir. Anayasamızla ve AİHS ile koruma altına alınan bedel isteme hakkı kişilere tanınmıştır.
Özel mülkiyette bulunan bu taşınmazın sonradan orman arazisi şeklinde belirlenmesi ile tapuya duyulan güvenin korunacağı ilkesinden hareketle, bedel ödenmek suretiyle idare, bu taşınmazı ancak orman arazisi olarak hazineye devrettirebilir. Bu da kamulaştırmasız el atma davasının kişiler tarafından açılması ile mümkün olmaktadır. Bu tazminat davası niteliğindedir.
Orman kadastrosu yapılan bir taşınmaz için, bu kadastronun ilanı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerine dava açılmalıdır. Bu sürenin bir şekilde kaçırılması halinde ise, ilanın kesinleşmesi tarihinden itibaren on yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılabilir fakat kadastrodan önceki sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz ve dava olunamaz.
Bu ayrımda dikkat edilmesi gereken husus, on yıllık dava açma süresinin sadece taşınmaz maliklerine tanındığı, taşınmaz zilyedi konumunda olan kişilerin ise otuz günlük süreyi kaçırdıklarında dava açma haklarının bulunmayacağıdır.
Orman Genel Müdürlüğü’nün maliklere açacağı tapu iptal ve tescil davalarında ise, kişiler tazminata hak kazanamaz. Peki bu durumda ne yapılacaktır, zira mülkiyet hakkı Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Medeni Kanun’un 1007. Maddesinde kişilere tanınan hak dava edilebilecek ve devletin kusursuz sorumluluğu gündeme gelecek ve tazminatla mahkum edilecektir. Bu davanın zamanaşımı süresi tapu iptal davaları ve tapu tescil davasının kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıldır.