Deliller ve İspat

Gözaltı
Ağustos 11, 2022
Ceza Hukukunda Yer Gösterme
Ağustos 12, 2022
Tümünü Oku

Deliller ve İspat

DELİLLER

Ceza muhakemesinin esasını özellikle hüküm olarak adlandırılan son

kararın dayanağını deliller oluşturur. Muhakeme faaliyetini düzenleyen kuralların çoğunluğu delillerin nasıl elde edilip değerlendirileceğine ilişkindir.

Deliller konusu ceza muhakemesinin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tarihsel süreç içinde gelişerek günümüzdeki halini almıştır bu açıdan medeni muhakemeden önemli farklılıklar içerir. Delil sistemi vicdani kanaat sistemine kaçınılmaz olarak evrilmiştir.

Ceza muhakemesinde delil yönünde bir sınırlama yoktur,her şey delil olabilir, delil

serbestisi ilkesi kabul edilmiştir. Delil serbestisi olmasaydı maddi gerçeğe ulaşmayı sağlayacak kimi deliller sırf delil sınırlamasına takıldığı için kullanılamayacağından maddi gerçeğe ulaşmak mümkün olmayacaktı.

Hukuk muhakemesine konu olacak uyuşmazlığın taraflarca önceden bilinmesi, uyuşmazlık çıkmaması için önlemlerin alınması mümkündür. Örneğin;

kira sözleşmesi yapılırken zorunlu olmamasına rağmen ileride çıkabilecek uyuşmazlığın önlenmesi iin yazılı yapılması,

belli bir miktarın üstündeki borcun ancak senetle ispatlanacağını kabul eden düzenlemenin bulunması

Maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlayan ceza muhakemesinde yargıç tarafların ileri sürdükleri deliller ile bağlı değildir.

Bu açıdan baktığımızda ceza muhakemesinde her şey delil olabilir ancak bunun tek bir istisnası vardır ki o da delilin hukuka aykırı elde edilmiş olmasıdır.

Kanun da delilin hukuka uygun olarak elde edileceğini kabul etmiştir.

Delillerin ortaya konulması ve reddi Madde 206

(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:

a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse

Kanunun düzenlemesi bu yönde olmasına rağmen uygulamada tartışmalıdır, uygulamada bazen hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin ispat aracı olarak kullanıldığını görüyoruz.

Maddi gerçekliğe ulaşma amacı mutlak bir amaç olarak görülemez, gerçeğe ancak

kanunun çizdiği çerçevede hukuka uygun olarak ulaşılmalıdır. Bununla beraber;

Delilin temsil edici olabilmesi için hukuka uygun olarak elde edilmiş olmalıdır, bir

delil kanuna aykırı şekilde elde edilmişse bu delilin temsil ediciliğinden bahsetmek çoğu zaman mümkün değildir.

Delil temsil edici olmalı ve iddia edilen olayın gözümüzde canlandırılmasına

yardım etmelidir ( örn: kişi gelip bıçak aracılığıyla maktulün ölümüne sebep olmuş ).

Hukuka aykırı olarak arama yapılması ve delilin elde edilmesi sonrasında evinde arama yapılan kişi delillerin kendine ait olmadığını söylerse makul şüphe oluşur bu da delilin temsil ediciliğinin tehlikeye düşürür.

Kanunda hangi delilin nasıl elde edileceğini düzenleyen ayrıntılı hükümler var iken

bunların bunların bir kısmını veya tamamını göz ardı ederek kanunu uygulamakla yükümlü olanların kanun koyucu gibi davranması söz konusu olamaz.

Delil serbestisinin yanı sıra vicdani delil sistemi var ki bu kanuni delilin zıttıdır.

Kanuni delil delillerin kanun koyucu tarafından önceden belirlenmiş ispat gücüne sahip olmasıdır. Örn: borç senetle ispatlanır, iki kişi tanık ise bu vakıa ispatlanmıştır vs.

Medeni muhakeme ile ceza muhakemesini ayıran en önemli farklardan biri de

ceza muhakemesinde önceden belirlenmiş delillerin olmaması,delillerin hakimin vicdani kanaatiyle belirlenmiş, vicdani delil sisteminin benimsenmiş olmasıdır.

Hakim,gerekçesini göstermek koşuluyla, ortada beş tane tanık var iken beşinin de doğru söylemediğine karar vererek sanığın beyanına dayalı olarak veya sanık beyanı ve sanığın beyanını destekleyen tanık beyanı varken mağdurun beyanına dayanarak hüküm kurabilir.

Vicdani delil sisteminin belirlenmiş olmasının amacı da maddi gerçekliğe

ulaşmaktır, kanuni delil sistemi benimsenir ise hakimin vicdani kanaati aksi yönde iken hukuki deliller yüzünden sanığın mahkumiyetine neden olmasıdır.

İspatın Nispiliği

Muhakeme hukukundaki belirlilik nispidir ve muhakemede deliller hiçbir zaman

objektif kesinliği göstermez.

Kişinin yargılama sonunda suçlu bulunması nispi gerçekliği ifade eder mutlak gerçekliği ifade etmez, ceza muhakemesinde mutlak gerçekliğe ulaşmak mümkün değildir, mümkündür dememiz için ulaşılan gerçeğin herkes yönünden doğru olması gerekir ancak bu mümkün değildir.

Ceza muhakemesinde ispatın amacı, gerçek konusundaki kanaati oluşturmaktır.

Bazen yargılama heyetini oluşturan hakimler kendi aralarında bir olaya ilişkin farklı kararlar verilebilir; iki hakim kişinin suçlu olduğuna karar verirken biri içindeki makul şüpheyi yenemediği için karara muhalif olabilir.

Mahkumiyet kararı kesinleşse olağan kanun yolları tüketilse bile kesinleşen karara karşı olağanüstü kanun yoluna (yargılamanın yenilenmesi, Cumhuriyet başsavcısının itirazı, yazılı emir, kanun yararına bozma ..) gidilmesi mümkündür bu da ispatın nispiliğinden kaynaklanır.

Muhakeme bir suç şüphesinin elde edilmesiyle başlıyor, şüphenin araştırılmasıyla devam ediyor, belli bir yeterliliğe ulaşmasıyla iddianame hazırlanarak kamu davasına dönüşüyor,  soruşturma evresinden kovuşturma evresine geçilerek devam olunuyor.

Bir kişinin cezalandırılabilmesi için suçlu olduğunun sabit olması gerekir yani

kararı veren merciler tarafından suçlu olmadığı ihtimalinin düşünülmemesi gerekir.

Bunun denilebilmesi için de makul şüphenin yenilmiş olması gerekir. Şüphe genelde ihbar veya şikayetle oluşuyor.Makul şüphe ya yenilebilir ya yenilenemez burada şüpheden sanık yararlanır ilkesi devreye giriyor.

Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Hakim sübut konusundaki  şüphesini yenip bir kanaate ulaşamaz ise o husus ispat

edilmemiş kabul edilir. Buna ceza muhakemesinde şüpheden sanık yararlanır ilkesi denmektedir. Suçsuz olma ihtimali bulunan kişinin cezalandırılması yerine suçlu olma ihtimali bulunan kişinin beraat ettirilmesi Roma hukukundan bu yana kabul edilmektedir.

‘Bir masum cezalandırılacağına bin suçlu serbest kalsın’

Amaç işlenmiş suçun cezalandırılmasıdır, kanun koyucu  bir fiilin suç olduğunu önceden belirleyebilir ancak suç sayılan fiili kimin işlediğini önceden belirleyemez. Suçu ispatlamak özellikle hukuka uygun yollarla ispatlamak oldukça zordur dolayısıyla bu sistem birtakım suçların cezasız kalmasına kaçınılmaz olarak kabul eder. Aksi kabul edilirse makul şüphe yenilemediği için masum olma ihtimali de bulunan biri cezalandırılmış olur.Suç işlemeyen kişinin cezalandırılması, suç işleyen kişinin cezalandırılmamasından daha çok tehdit oluşturur. Kişinin suçlu olmamasına rağmen yargılanması değil cezalandırılmaması toplumun güvenliği için mühimdir.

Suç işlemeyen kişinin cezalandırılmaması toplumdaki kişilerin kendini güvende hissetmesini sağlar aksi olursa yani kişi suç işlemese de cezalandırılacağını biliyorsa kendini güvende hissedemez.

Suçluluğu sabit olmayan kimse mahkum edilemez.

Delillerin Ayrımı

Ceza muhakemesinde çeşitli deliller vardır. Mahkemeyi, hakimi son karara deliller

götürür. Deliller ışığında hakim-mahkeme suçun işlendiği kabulüne varır. Sonrasında delillerin götürdüğü suçun hukuki niteliğinin ne olduğunu belirler.

Deliller kanunda çok değişik şekillerde tasnif edilmiştir fakat bu tasnif kesin ve sınırlı değildir. Kaldı ki delil serbestisinin kabul edildiği sistemde delillerin tahdidi olarak sayılmasının kabul edilmesi de mümkün olmayacaktır.

Bazı deliller ceza muhakemesi açısından vazgeçilmez sayıldığı ve çoğu zaman pek çok olayın tek ispat vaasıtası olduğu için öne çıkmış ve daha ayrıntılı düzenlenmiştir. Delilleri farklı şekilde sınıflandırabiliriz.

Beyan Delili – Belge Delili Ayrımı

Beyan delilleri şüpheli, sanık, mağdur, katılan, tanık beyanı vs.

Belge delilleri yazılı belgeler, ses içeren belgeler ,görüntülü deliller, dijital- dijital olmayan deliller vs.

Delil serbestisi ışığında hangi delille karşılaşırsa karşılaşılsın;

Delilin hukuka aykırı elde edilmemiş olmasına

Delilin temsil edici olmasına

dikkat edilmesi gerekir

Teknolojinin gelişmesi, ceza muhakemesinde ispat araçlarını da etkiler, özellikle tamsil ediciliği yönünden dijital delillerin değerlendirilmesine dikkat etmek gerekir.

Bize Ulaşın
close slider

0532 517 33 95
Harita