Ceza Hukukunda Adli Kontrol & Tedbirlere Uymama ve Kefalet

Ceza Hukukunda Arama Durdurma İşlemi
Ağustos 25, 2022
Alt İşverenlik Nedir? Alt İşverenin Sorumlulukları Nelerdir?
Eylül 1, 2022
Tümünü Oku

Ceza Hukukunda Adli Kontrol & Tedbirlere Uymama ve Kefalet

Ceza Hukukunda Adli Kontrol , Tutuklamaya alternatif olmak için kanunda yer verilen bir diğer tedbir, adli kontroldür; kişinin özgürlüğüne kısmen daha az halel getirecek bir tedbir olarak getirilmiştir.

Başlangıçta adli kontrol, tutuklamanın alternatifi değildi çünkü üst sınırı 3 yıl olan suçlar için adli kontrol kararı verilebileceği yönünde düzenleme vardı ve bu suçlar da genelde tutuklamayı gerektirmeyen suçlar olduğu için tutuklamaya alternatif olmayan, ölü doğmuş bir tedbirdi. Sonrasında yapılan eleştiriler de dikkate alınarak adli kontrol kararı tutuklama kararının alternatifi haline getirildi.

Adlî kontrol

Madde 109 –(1) (Değişik: 2/7/2012-6352/98 md.) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

(2) Kanunda tutuklama yasağı öngörülen hallerde de, adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir:

a) Yurt dışına çıkamamak

b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

c) Hâkimin belirttiği merci veya kişilerin çağrılarına ve gerektiğinde meslekî uğraşlarına ilişkin veya eğitime devam konularındaki kontrol tedbirlerine uymak.

d) Her türlü taşıtları veya bunlardan bazılarını kullanamamak ve gerektiğinde kaleme, makbuz karşılığında sürücü belgesini teslim etmek.

e) Özellikle uyuşturucu, uyarıcı veya uçucu maddeler ile alkol bağımlılığından arınmak amacıyla, hastaneye yatmak dahil, tedavi veya muayene tedbirlerine tâbi olmak ve bunları kabul etmek.

f) Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.

g) Silâh bulunduramamak veya taşıyamamak, gerektiğinde sahip olunan silâhları makbuz karşılığında adlî emanete teslim etmek.

h) Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim tarafından miktarı ve ödeme süresi belirlenecek parayı suç mağdurunun haklarını güvence altına almak üzere aynî veya kişisel güvenceye bağlamak.

i) Aile yükümlülüklerini yerine getireceğine ve adlî kararlar gereğince ödemeye mahkûm edildiği nafakayı düzenli olarak ödeyeceğine dair güvence vermek.

j) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Konutunu terk etmemek.

k) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek.

l) (Ek: 2/7/2012-6352/98 md.) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemek.

 

109/1’ e göre Tutuklama kararı için aranan koşullar ile adli kontrol kararı için aranan koşullar aynıdır.

Kuvvetli suç şüphesinin varlığı + tutuklama nedeni

 

109/1 önemli bir düzenleme ancak uygulamada kuvvetli suç şüphesinin bulunmadığı hallerde tutuklama kararı verilemeyeceği için mutlaka adli kontrol kararı verilmesi gerektiği gibi yersiz bir algı vardır.

109/2 de tutuklama yasağı bulunan hallerde adli kontrol kararı verilebileceği düzenlendikten sonra 109/3 te adli kontrol kararı verilerek uygulanabilecek yükümlülükler sayılmıştır. Adli kontrol kararında sayılan yükümlülüklerden hangisine hükmedildiği açıkça belirtilmelidir, bazen yalnızca birine hükmedilmesi yeterli olur iken bazen birkaçına birden hükmedilmesi gerekir. Uygulamada en çok karşılaşılan tedbirler yurtdışına çıkma yasağı ve belli saatlerde imza atma yükümlülüğüdür. Kişi bu yükümlülüğe aykırı davrandığında tutuklanacağını bildiği için kendisini yükümlülüğe uymak zorunda hisseder.

➽109/3 deki bazı koruma tedbirleri, koruma tedbirinden ziyade güvenlik tedbiri niteliğindedir. Çünkü koruma tedbirlerinin gayesi  muhakemenin amacına ulaşmasına hizmet etmektir güvenlik tedbirleri ise kişinin tehlikeli olduğunu kabul edip tehlikeyi ortadan kaldırmayı amaçlar. 109/3 teki kimi tedbirler bu nedenle eleştirilir.

 

CMK 109- (6) Adlî kontrol altında geçen süre, şahsî hürriyeti sınırlama sebebi sayılarak cezadan mahsup edilemez. Bu hüküm, maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendinde belirtilen hallerde uygulanmaz.

 

Hakkaniyet gereği tutuklamada geçen süre ileride verilecek cezadan mahsup edilir, adli kontrolde bu şekilde mahsup edilme kural olarak söz konusu değildir. 109/6 ya göre (e) bendindeki adli koruma tedbirlerinde geçen süre cezadan mahsup edilir, kanun koyucu e bendini mahsup için göz önünde bulundurur iken Konutunu terk etmemek yükümlülüğü getiren j) bendini göz ardı etmiş. Kanaatimizce ev hapsi getiren konutunu terk etmeme yükümlülüğününde geçen sürenin de ileride verilecek cezadan mahsup edilmesi gerekmektedir.

 

CMK 109- (7) (Ek: 6/12/2006 – 5560/19 md.) Kanunlarda öngörülen tutukluluk sürelerinin dolması nedeniyle salıverilenler hakkında (…) (2) adlî kontrole ilişkin hükümler uygulanabilir.

 

Bu da eleştiriye oldukça açık bir fıkradır tutuklamaya ilişkin azami süre dolduğunda adli kontrol tedbiri getirilebilmesi yurtdışına çıkma yasağı getiren kimi tedbirler için uygun olmakla beraber konutu terk etmeme, alkol- uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle hastaneden yatırılması, belli bir bölgenin dışına çıkma yasağı getirilmesi durumunda tutukluluğun fiilen devam ettiği söylenebilecektir. Kanunun azami tutukluluk süresine ilişkin getirdiği koruma 109/7 ile anlamsız kılınmaktadır.

Adlî kontrol kararı ve hükmedecek merciler

Madde 110 –

(1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile

soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.

(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir

veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolun içeriğini oluşturan yükümlülükleri

bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan

geçici olarak muaf tutabilir.

(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır.

 

110/1 soruşturma evresinde adli kontrol altına alınmayı düzenler, bu evrede

adli kontrol kararı verilebilmesi için Cumhuriyet savcısının talebi gerekir. Hiç kuşkusuz Sulh ceza hakimi, Cumhuriyet savcısının tutuklama talebi üzerinde de adli kontrol kararı verebilir.

110/3, 110/1’ e ve 109 daki tüm adli kontrol tedbirlerine atıfta bulunarak kovuşturma evresinde de gerekli görüldüğü hallerde adli kontrol kararı verilebileceğini ifade eder. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine adli kontrol kararı verebilen mahkeme kovuşturma evresinde resen talep olmaksızın tutuklama kararı verebildiğine göre adli kontrol kararını da resen verebilir.

Cumhuriyet savcısının hangi bentteki/bentlerdeki adli kontrol tedbirini talep ettiğini belirtmesine gerek olmadığı ifade edilir; Cumhuriyet savcısının bu yönde belirlemesi olsa dahi soruşturma evresinde hakim, kovuşturma evresinde mahkeme Cumhuriyet savcısının belirlemesi ile bağlı olmayacaktır. Hakim/mahkeme adli kontrol tedbirinin niteliğine resen karar verebilir.

Soruşturmada verilmiş adli kontrol tedbirinin  iddianamenin kabulü ile mutlaka mahkeme makamı kararı ile yenilenmesi gerekir. Yani kovuşturma evresinde mahkeme makamı tensip zaptını tuttuktan sonra duruşma hazırlığı devresinde veya duruşma başlangıcında adli kontrol tedbirini yenilemelidir. Bu sonuca 110/3 ten ulaşılır. Uygulamada da çoğunlukla söz konusu düzenlemeye riayet edilir.

 

Adli kontrol kararının içeriği değiştirilebilmesi ve adli kontrol kararının kaldırılması da mümkündür. Tedbirin değiştirilmesine soruşturma evresinde Sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde mahkeme karar verir. Tedbirin kovuşturma evresinde mahkemenin kaldıracağına hiçbir şüphe olmamakla beraber soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da resen adli kontrol tedbirini kaldırabilir. Şöyle ki; 103/2 de Cumhuriyet savcısının tutuklama kararını resen kaldırabileceği düzenlendiğinden tutuklama kararını resen kaldırabilen Cumhuriyet savcısının adli kontrol kararını da kaldırabileceğini söylememiz mümkündür.

 

110-(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolun içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

 

103- (2) Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adlî kontrol veya tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varacak olursa, şüpheliyi re’sen serbest bırakır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğinde şüpheli serbest kalır.

 

Dikkat: Cumhuriyet savcısının adli kontrol tedbirini (veya tutuklamayı) resen kaldırabilme yetkisi yalnızca soruşturma evresi için geçerlidir, kovuşturma evresinde resen kaldırabilme yetkisi yoktur. Kovuşturma evresinde tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması isteniyorsa mahkeme makamı yetkilidir.

 

Şüpheli ve sanık da adli kontrol tedbirinin değiştirilmesini veya kaldırılması talep edebilir bu durumda da Cumhuriyet savcısının görüşü alınarak karar 5 gün içerisinde hakim veya mahkeme makamı tarafından verilir, 5 günlük süre düzenleyici süredir.

 

Ceza Hukukunda Adli Kontrol

Ceza Hukukunda Adli Kontrol

 

Adlî kontrol kararının kaldırılması

Madde 111 –

(1) Şüpheli veya sanığın istemi üzerine, Cumhuriyet savcısının görüşünü aldıktan sonra hâkim veya mahkeme 110 uncu maddenin ikinci fıkrasına göre beş gün içinde karar verebilir.

(2) Adlî kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir

 

Adli kontrol kararı verilirken de kuvvetli şüphe, tutuklama nedeninin bulunması şartları arandığı için kanunda belli süreler adli kontrol tedbirinin incelenmesi gerektiği düzenlenmese de şartların ortadan kalktığı veya değiştiği her aşamada adli kontrol kararının kaldırılmasına veya değiştirilmesi talep edilebilir. Şüpheli veya sanık da bu talepte bulunabilir.

 

Adli kontrol tedbiri yüze karşı mı verilmeli ? Kanunda herhangi bir belirme olmamakla beraber tutuklama kararının verilmesi için aranan şartların adli kontrol kararı için de arandığından yola çıkarak adli kontrol kararının sorgu üzerine verileceğinden yüze karşı verilmesi gereken bir tedbir olduğunu söyleyebiliriz.

 

111/2 ye göre Adli kontrole ilişkin kararlara itiraz edilebilir. Mahkeme kararlarına karşı itiraz edilebilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme olması gerekir. Soruşturma evresinde Sulh ceza hakimi kararı yani bir hakimlik makamı kararı söz konusu olduğu için  kural olarak adli kontrole ilişkin kararlara da itiraz etmek mümkün olacaktır.

 

111/2 gereğince kovuşturma evresinde mahkeme makamı adli kontrol kararı verdiğinde itiraz mümkün olabilir.

 

Şüpheli ve sanığın kendileri hakkında verilen adli kontrol kararına karşı itiraz

kanun yoluna başvurmaları mümkündür.

Kovuşturma evresinde verilen tutuklama kararlarına karşı itirazda olduğu gibi adli

kontrol kararlarına  karşı itirazda da sıkıntı çıkıyor. Şöyle ki;

 

Kovuşturma evresinde Cumhuriyet savcısı adli kontrol talebinde bulunur

ancak talebi reddedilirse kovuşturma evresi açısından itiraz merciine gidilecek. İtiraz merci, Cumhuriyet savcısının talebini yerinde görürse adli kontrol tedbiri uygulanacak. Bu şekilde kovuşturma Cumhuriyet savcısının itirazı üzerinde adli kontrol tedbiri uygulanması mümkün olsa da yerinde bir düzenleme olduğu söylenemez. Çünkü dosyanın esasına bakan mahkeme adli kontrol kararına yine kaldırabilir, kaldırma üzerine Cumhuriyet savcısı tekrar itiraz edebilir, tekrar itiraz merciine gidebilir bu şekilde karar – itiraz – kararın kaldırılması silsile devam edebilir ki istenen bir durum değildir.

 

 

Tedbirlere uymama

Madde 112 –

(1) Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. (Ek cümle:14/4/2020-7242/16 md.) Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de tutuklama kararı verebilir.

(2) (Ek: 24/11/2016-6763/24 md.) Birinci fıkra hükmü, azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali hâlinde de uygulanabilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz.

 

112/1:Tutuklamanın azami süresi dolduktan sonra adli kontrol tedbirine hükmedilmesi mümkündür.

 

112/2: Adli kontrol tedbirine hükmedildikten sonra tedbire uyulmaması durumunda  hükmedilecek hapis cezasının üst sınırı ne olursa olsun hemen tutuklama kararı verilebilir.

 

2.fıkrada sonradan eklenen cümle ile adli kontrol tedbirine uyulmaması halinde verilecek tutuklama süresine ilişkin üst sınır getirildi: bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz.

 

Sürelerin dolmuş olmasına rağmen adli kontrol tedbirine hükmedilebilir ve bu tedbire uyulmaz ise tutuklama tedbiri uygulanabilir, bu tedbir de ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerden iki aydan fazla olamaz.

 

112/2 ye eklenen cümle ile adli kontrole uyulmaması durumunda yapılacak tutuklamaya ilişkin üst sınır getirildi fakat getirilen üst sınır da sorunu tam olarak çözmedi.  Tutuklama süresi dolduktan sonra yeniden adli kontrol tedbiri verilebilir ancak adli kontrol tedbirine uyulmaması durumunda yeniden tutuklama kararı verilebilir mi hala tartışmalıdır, tekrar tutuklama kararı verilmesi kanunu çok fazla dolanma olacaktır.

 

 

Güvence Madde 113 –

(1) Şüpheli veya sanık tarafından gösterilecek güvence, aşağıda yazılı hususların yerine getirilmesini sağlar:

a) Şüpheli veya sanığın bütün usul işlemlerinde, hükmün infazında veya altına alınabileceği diğer yükümlülükleri yerine getirmek üzere hazır bulunması.

b) Aşağıda gösterilen sıraya göre ödemelerin yapılması:

1. Katılanın yaptığı masraflar, suçun neden olduğu zararların giderilmesi ve eski hâle getirme; şüpheli veya sanık nafaka borçlarını ödememeleri nedeniyle kovuşturuluyorlarsa nafaka borçları.

2. Kamusal giderler. 3. Para cezaları.

(2) Şüpheli veya sanığı güvence göstermeye zorunlu kılan kararda, güvencenin karşıladığı kısımlar ayrı ayrı gösterilir.

Önceden ödetme Madde 114 –

(1) Hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, şüpheli veya sanığın rızasıyla güvencenin mağdurun haklarını karşılayan veya nafaka borcuna ilişkin bulunan kısımlarının, istedikleri takdirde, mağdura veya nafaka alacaklılarına verilmesini emredebilir.

(2) Soruşturma ve kovuşturmanın konusunu oluşturan olaylar nedeniyle, mağdur veya nafaka alacaklısı lehinde bir yargı kararı verilmiş ise, şüpheli veya sanığın rızası olmasa da ödemenin yapılması emredilebilir.

Güvencenin geri verilmesi Madde 115 –

(1) Hükümlü, 113 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yazılı bütün yükümlülükleri yerine getirmiş ise güvencenin 113 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendini karşılayan ve aynı maddenin ikinci fıkrasına göre verilecek kararda belirtilen kısmı kendisine geri verilir.

(2) Güvencenin, suç mağduruna veya nafaka alacaklısına verilmemiş olan ikinci kısmı, kovuşturmaya yer olmadığı veya beraat kararları verildiğinde de şüpheli veya sanığa geri verilir. Aksi hâlde, geçerli mazereti dışında, güvence Devlet Hazinesine gelir yazılır. (3) Hükümlülük hâlinde güvence 113 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan hükümlere göre kullanılır, fazlası geri verilir.

Bize Ulaşın
close slider

    0532 517 33 95
    Harita