İzmir Boşanma Avukatı
Boşanma davaları Medeni Hukuk kapsamında ele alınan ve Aile Mahkemeleri nezdinde görülen davalardır. Aile Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri boşanma davaları konusunda yetkili kılınmıştır. Boşanma davaları Anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olmak üzere iki farklı şekilde açılabilir. Çekişmeli boşanma davalarında boşanmaya konu edilen isnadın davayı açan kişi tarafından ispatı esastır. Bu sebeple dava öncesi verilen boşanma dilekçesi boşanmaya konu edilen tüm ayrıntıları içermelidir. Çekişmeli boşanma davası sırasında iddiasını ispat edemeyen kişinin boşanma talebi geri çevrilir. Her iki tarafın karşılıklı olarak boşanmaya razı olması halinde ise anlaşmalı boşanma hükümleri uygulanmakta, iddia ve ispat gibi süreçler yaşanmadan boşanma gerçekleşmektedir. Boşanma davalarında alanında uzman boşanma avukatlarından hizmet alınmalıdır. Boşanma Avukatı İzmir Danışmanlık Bürosu olarak boşanma davalarında hizmet vermekteyiz.
Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı boşanma davaları adından da anlaşılacağı üzere aile birliğinin sonlandırılmasına her iki tarafın birlikte karar vermesi ve başvuru yapmasıyla açılır. Bu tür davalarda boşanma protokolü hazırlanması büyük öneme haizdir. Boşanma sonrası geri dönülemeyecek mağduriyetlerin yaşanmasını engellemek adına, boşanma protokolü hazırlanması sırasında Medeni Hukuk konusunda bilgi ve tecrübesine inanılan bir boşanma avukatı veya hukuk bürosundan profesyonel destek alınması tavsiye edilmektedir. Anlaşmalı boşanma davalarında tek celsede boşanma sağlanmakla birlikte, davanın görüldüğü mahkemenin yoğunluğuna bağlı olarak 1,5- 2 ay gibi süreleri kapsayabilmektedir. Anlaşmalı boşanma avukatı İzmir bu konuda size danışmanlık hizmeti verecektir.
Çekişmeli Boşanma
Çekişmeli boşanma anlaşmalı boşanmaların aksine oldukça uzun ve yıpratıcı süreçler içeren davalardır. Uzun olmasının yanı sıra birçok usuli işlem gerektiren bu tür davalarda, Aile Hukuku ve Medeni Hukuk konusunda uzman bir İzmir en iyi boşanma avukatı veya hukuk bürosundan profesyonel destek alınması tavsiye edilir. İleride doğabilecek mağduriyetler, ortak çocuk veya çocuklar üzerinde velayet sahipliği, nafaka gibi birçok önemli unsuru barındıran çekişmeli boşanma davalarında mahkemeye başvuru dilekçesi ve boşanmayı haklı çıkaracak deliller ve ispatı büyük öneme sahiptir.
Mal Paylaşımı Davaları
Mal paylaşımı davaları, evlilik akdinin mahkeme kararları sonucunda bozulmasıyla birlikte evlilik kapsamında kazanım olarak sahip olunan mal varlıklarının bölünmesi amacıyla gerçekleştirilen hukuki niteliğe sahip davalardır. Bu tarz davalarda en çok dikkat edilmesi gereken durum söz konusu davaların boşanma davaları ile paralel olarak yürütülmesine izin verilmiyor olmasıdır. Dolayısıyla mal paylaşımı davası açabilmek için öncelikli olarak boşanma davasının görülmesi ve karara bağlanmış olması zorunludur. Medeni Kanun kapsamında yapılan düzlemeler ile güvence altına alınmış olan mal paylaşım davalarının karar aşamasında etkili olan iki farklı dönem bulunduğu belirtilmelidir. Medeni Kanunda 01.02.2002 tarihinde yapılan değişiklikle birlikte bu davaların seyirlerini yakından ilgilendiren düzenleme gerçekleştirilmiştir. 01.02.2002 tarihli Medeni Kanununda yapılan değişiklikle birlikte mal paylaşımı davaları iki farklı kurala bağlı olarak sonuçlanır. Bu tarihten önce evlilik akdi içerisinde edinilen mal varlıkların çiftlerden hangisinin üzerine kayıtlı ise ona verilmesi, belirtilen tarihten sonra edinilen mal varlıklarının ise çiftler arasında eşit ve adil bir biçimde paylaşılması esasına dayanmaktadır.
Mal Paylaşım Davalarında Dava Süreci ve Zamanaşımı Esası
Anlaşmalı boşanmalar sonrasında mal paylaşımı davaları açma sürecinin belli kriterleri ve esasları bulunmaktadır. Bu kriterler arasında zamanaşımı faktörü en belirgin şekilde ön plana çıkar. Bu kapsamda mal paylaşım davalarının açılabilmesinin belli bir sınırı bulunmaktadır ve sürece başlayabilmek adına boşanma davasının kesinleşmesi halinde, bu tarihten itibaren en az 10 yıl içerisinde mal paylaşımı davası açılmalıdır. Mal paylaşımı davaları kapsamında başarılı sonuçlar elde etmek ve evlilik akdi boyunca kazanım olarak bulunan mal varlıklarının eşit ve adil bir biçimde bölüştürülmesi adına uzman boşanma avukatı İzmir bölgesinde bir danışmandan yardım alınması tavsiye edilmektedir. Özellikle bu tarz davalarda tecrübeli olan boşanma avukatları önemli ölçüde eşit ve adil bir paylaşımın yapılabilmesine katkı sağlayacaktır.
Babalık Davası
Babalık davası baba ile çocuk arasındaki soy bağının mahkeme kararı ile belirlenmesi amacına yönelik olarak açılır. Türk Medeni Kanununun 301 maddesi ve devamıyla düzenlenen babalık davaları, anne ve çocuk tarafından babaya karşı açılabilmektedir. Babanın ölmüş olması halinde ise mirasçılara karşı dava açılabilmesi mümkündür. Bu tür davalarda babalığın ispatı, davayı açan kişinin sorumluluğundadır. Ancak kanun koyucu, bu tür ispatların zorluğunu göz önünde bulundurarak, davacı lehine babalık karinesi getirmiş bulunmaktadır. Günümüzde Tıp biliminin sağladığı olanaklardan yararlanmak suretiyle bu tür davalarda daha kısa sürelerde ve kesin neticeler almak mümkündür. DNA testi yaptırarak %100’e yakın bir oranda kan bağı tespiti yapılabilmektedir. Babalık davası sürecinin Medeni Hukuk alanında tecrübeli bir İzmir boşanma avukatı yardımıyla sürdürülmesi, neticenin daha kısa sürede ve daha sağlıklı bir şeklide sonlandırılmasına katkı sağlamaktadır.
Babalık Davasında Nafaka
Babalık davasında nafaka talebinde bulunulması olanaklıdır. Davanın tamamlanmasının ardından nafaka talebinin oluşturulması mümkün olduğu gibi dava süreci boyunca nafaka talebinde bulunmak ve babalığın kesinleşmesinin halinde çocuk ya da çocuklar için nafaka alınması mümkündür. Bu noktada nafaka talebinin ancak çocuk ya da çocuklar için iletilebileceği belirtilmelidir. Davanın neticelenmesinin arından da kişilerin yeni bir nafaka talebinde bulunmalarına izin verilmiştir. Bu tarz durumlarda yerine getirilmesi gereken en temel şart ise çocuk ya da çocukların 18 yaşını geçmemiş olmamalarıdır. Bu kapsamda 18 yaşını geçmeyen çocuklar için babalık davasında nafaka talebinin oluşturulabilir. Babalık davasında nafaka talebinde bulunmak ve bu tarz davalarda başarılı neticeler alabilmek adına profesyonel bir İzmir boşanma avukatına başvurulması gerekir. Özellikle alanında deneyimli ve daha önce babalık davaları kapsamında önemli süreçlerde rol oynamış avukatlar, söz konusu davalarda başarıya ulaşılabilmesi adına süreci yönetmekte en yetkin uzmanlardır.
Nafaka Davası
Nafaka davası boşanmak amacıyla Aile Mahkemesine başvuru yapan eşlerin birbirlerine karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmek ve sahip oldukları çocuklarına maddi destek sağlamak amacıyla açılan davalardır. Eşlerden herhangi biri boşanma davası süreci içerisinde nafaka talebinde bulunabileceği gibi, boşanma davasından ayrı olarak açacakları nafaka davası ile de nafaka talebinde bulunabilmektedir. Aile Mahkemeleri tarafından görülen bu tür davalar, Aile Mahkemesinin bulunmadığı yerlerde Asliye Hukuk Mahkemeleri tarafından görülür. Nafaka davaları tarafların talep ve beklentileri doğrultusunda Tedbir nafakası, iştirak nafakası ve yoksulluk nafakası olarak 3 farklı şekilde açılabilmektedir.
Tedbir Nafakası
Boşanma davasını yürüten mahkemenin kararıyla boşanma davası tarihinden başlamak üzere, hükmün kesinleşmesine kadar geçen süre içerisinde ödemesine hükmedilen nafakaya tedbir nafakası denir. Uygun görülmesi halinde,
Yardıma muhtaç olduğu tespit edilen eş, herhangi bir işi ve sabit geliri bulunmayan eş yararına tedbir nafakası kararı verilebilir.
Tedbir nafakası kararı, eşlerin boşanma davasındaki kusurlarından bağımsız olarak verilmekte olup, Türk Medeni Kanunun 185/3 ve 186/3 maddelerine uygun miktarlarda düzenlenir.
İştirak Nafakası
İştirak nafakası tedbir nafakasından farklı olarak, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra verilir. Boşanma davası sonrasında velayeti alamayan eş aleyhine açılan iştirak nafakası,
Çocuğun bakım ve eğitimini üstlenen eş,
Mahkeme tarafından atanan vasi veya kayyım
Ayırt etme gücü ve fikrine sahip çocuk tarafından talep edilebilmektedir.
İştirak nafakası çocuğun yaşı, eğitim durumu, paranın o günkü alım gücü ve çocuğun ihtiyaçları göz önüne alınarak hesaplanır.
Maddi Tazminat Davası
Maddi tazminat davası, herhangi bir alanda sahip olunan mal varlığının zedelenmesi, eksilmesi ya da varlığın sürdürülebilirliğini yitirmesi gibi durumlarda hukuka aykırı eylemler sonucunda oluşan zararların karşılanması amacıyla bireyler tarafından açılan davalardır. Yani en genel anlamıyla bu tarz davaların kullanılmasındaki temel amaç maddi zararların karşılanması ya da giderilmesidir. Maddi tazminat davaları, dava sonucunda talep edilen maddi unsurun miktarına bakılmaksınız Asliye Mahkemeleri tarafından görülmektedir. Davaların ticari niteliğe sahip olmaması bu noktada en temel belirleyicidir. Aynı zamanda söz konusu davaların sebebi olan durumların ortaya çıkarıcısı devlet ya da devlete bağlı kuruluşlar olması halinde ise davalar İdare Mahkemeleri tarafınca görülmektedir. Bu tarz davaların açılabilmesi ve hukuk nezdinde yasal hakların kullanılabilmesi için bazı şartların sağlanması gerekir. Bu şartların başında maddi zararın oluşma nedeninin hukuksal olmayan eylem ya da fiili suçlar aracılığıyla gerçekleşiyor olması gelmektedir. Bununla birlikte günümüzde maddi tazminat davaları çoğunlukla haksız fiilden kaynaklanan maddi zararlar üzerine açılmaktadır.
Maddi Tazminat Davalarının Kapsamı ve Kimler Açabilir?
Maddi tazminat davaları belirtilmiş olduğu gibi maddi zararın ortaya çıktığı ve hukuksal olmayan eylemlere dayanan hemen her tür durumda açılabilmektedir. Telif hakları davaları, tıbbi malpraktis, sözleşme ihlali, iş ve trafik kazaları, kişilik haklarına yönelik saldırılar, yasaya aykırı davranışlardan kaynaklanan maddi zararlar, boşanma davaları gibi hukuki süreçler ya da hukuksal talepler sonucunda günümüzde bu tarz davalara daha sık başvurulmaktadır. Maddi tazminat davası sonucunda başarılı olmak ve davayı kazanmak çoğu zaman mümkün değildir. Bu alanda özel olarak deneyim elde etmiş ve söz konusu davalara daha önce katılım sağlamış tecrübeli İzmir boşanma avukatı maddi tazminat davalarının başarıya ulaşabilmesini sağlama yetkinliğine sahiptir.
Manevi Tazminat Davası
Manevi tazminat davası, büyük oranda soyut nedenlerden orta çıkan zararların giderilmesi ya da bu zararların hafifleterek etkisinin minimal düzeye indirgenmesi amacıyla açılan davalardır. Aynı zamanda manevi tazminat davalarında somut olarak ortaya çıkan zararların giderilmesi de olanaklıdır. Buna karşın somut zararların büyük ölçüde soyut etki edebilme potansiyeline sahip olması gerektiği de belirtilmelidir. Söz konusu somut zararlar, bedenin zarar görmesi, bir mal ya da varlığın çalınması veya sahip olunan desteklerden yoksun kalınması gibi durumları kapsamaktadır. Bununla birlikte manevi tazminat davaları çoğunlukla hukuk sistemimiz içerisinde, kişisel zararların giderilmesi ya da hafifletilmesi amacıyla kullanılmış ve dolayısıyla bu alanda soyut etki işlevi daha açık bir biçimde ön plana çıkmıştır. Manevi tazminat davaları kapsamında davaların görüleceği mahkemeler konusunda bazı ihtilafların olduğu belirtilmelidir. Söz konusu davaların açılabilmesi için yetkili mercii Asliye Hukuk Mahkemeleri olsa da sosyal medya araçları ya da dijital ortam üzerinden gerçekleşen kişisel haklara yönelik zararlar için ikamet edilen bölgede bulunan Bölge Adliyeleri de davalara bakabilmektedir.
Kimler Manevi Tazminat Davası Açabilir?
Manevi tazminat davası açabilmek için gereklilik durumları son derece geniş yelpazeye sahiptir. Tıpkı maddi tazminat davalarında olduğu gibi manevi tazminat talepleri için açılacak davaların nedenleri arasındadır. Malpraktis nedeniyle ortaya çıkan doktor hatası, iş esnasında yaşanan uzun kayıpları, aile bireylerine yönelik yapılan saldırılar sonrasında ölüm sonucunun oluşması, geçersiz ve haksız niteliğe sahip suçlamalar, evlilik akdinin aldatma gibi nedenlerle son bulması gibi durumlar bu davalara konu edilebilir. Manevi tazminat davaları, ülkemizde yasal hakların en sık kullanıldığı adli süreçlerdir. Bu davalarda başarı elde edebilmek ve soyut ya da kısmen somut durumlar nedeniyle görülen veya yaşanan zararın giderilmesini sağlamak adına doğru bir İzmir boşanma avukatı tercihinde bulunulması son derece kritik bir önem içermektedir.
Velayet Davaları
Velayet davası eşlerden herhangi birinin farklı sebeplere dayalı olarak açabildiği bir dava türüdür. Evlilik birliğinin devam etmesi halinde sahip olunan ortak çocuk veya çocukların velayetleri anne-baba tarafından eşit olarak kullanılır. Ancak eşler arasında evlilik birliği sürerken eşlerden birinin kısıtlanması, mahkemece kadın veya erkekten herhangi birinin (gaip), kayıp olduğuna karar verilmesi, eşlerden herhangi birinin ölümü halinde velayet hakkı diğerine geçer. Boşanma davaları da velayetin el değiştirmesi ve velayet hakkının taraflardan birine bırakılmasıyla sonuçlanabilir. Yasal bir zorunluluk olmadıkça ve çocuk haklarının ihlali söz konusu olmadıkça velayet hakkı anne ve babadan alınamaz. Bu tür davalarda en önemli kıstas, çocuğun menfaatlerini korunması ve geleceğinin nasıl garanti altına alınacağının planlanmasıdır. Anne ve babanın çocuğa şiddet uygulaması gibi durumlar, çocuğun aileden alınması ve velayet hakkının kaybedilmesiyle sonuçlanabilir.
Boşanma Sonrası Velayet
Özellikle çekişmeli boşanma davalarında sıkça görülen velayet anlaşmazlıkları mahkemenin özenli ve titiz bir şekilde çalışması sonucunda çocuk yararına sonlanacak şekilde çözülür. Yaşanılan dava sürecinde anne ve babanın yararı ile çocuğun yararı çeliştiğinde çocuğun yararı üstünlük kazanmalıdır. Bu sebeple bu tür velayet davaları sırasında anne-babanın kusurlarından çok, tarafların çocuğa yaklaşımı, tavır ve davranışları esas alınır. Olayları idrak edebilecek yaştaki çocukların velayete yaklaşımı da mahkeme tarafından dikkate alınmaktadır. Bu tür durumlarda çocuğun talebi, birden çok çocuk varsa kardeşlerin birbirinden ayrılmaması, çocuğun yaşamını sürdüreceği ortamın geleceğini olumlu etkileyip etkilemeyeceği göz önünde tutulur. Boşanma davaları sırasında çocuğun velayeti anne ve baba tarafından ortaklaşa kullanılmakla birlikte taraflardan biri geçici velayet talebinde bulunabilir. Mahkeme heyeti tarafından kabul görmesi halinde çocuğun velayeti boşanma kararı verilinceye kadar geçici velayeti kabul edilen ebeveynde kalır. Çekişmeli bir boşanma davasında alanında uzman çekişmeli boşanma avukatından destek alınmalıdır.